Fındık Tarımında Karadeniz Bölgesinde Çocuk Emeği ve Çalışanların Koşulları- 15 Ekim 2019

Fındık Tarımında Karadeniz Bölgesinde Çocuk Emeği ve Çalışanların Koşulları- 15 Ekim 2019

A.Selcuk Atalay- Ezgi Koman

Yılda 650-700 bin ton arasında fındık ile Türkiye, dünya fındık ihtiyacının %70’ini karşılaşıyor. Karadeniz bölgesinde üretilen fındığın çok az bir kısmı yurtiçinde tüketilirken, büyük kısmı yurtdışına ihraç ediliyor. İhraç edilen fındığın üçte birini Ferrero isimli şirket alıyor. 

Ferrero 2014 yılında yerel bir şirket olan Oltan Gıda’yı almadan bir yıl önce Manisa kentinde 19. fabrikasını açmıştı. Oltan Gıda Türkiye’de üretilen fındığın üçte birini alıp yurtdışına ihraç ediyordu. En büyük müşterisi ise Ferrero Şirketiydi. Oltan Gıda’yı alan Ferrero 2014’den beri Türkiye’de tüccar ve fındık fabrikalarından direk fındık alımı yapıyor. Dolayısı ile Türkiye’nin en büyük fındık ihracatçısı da Ferrero oldu. İkinci sırada gelen Olam Gıda ise 2011 yılında yerel bir şirket olan Pro Gıda’yı satın alarak sektörde yerini almıştı. 

Fındık ihracatında üçüncü sırada ise, 2005 – 2008 döneminde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı olan Cüneyd Zapsu’nun şirketi Balsu Gıda var. Cüney Zapsu aynı zamanda Nutella Türkiye’nin de danışmanlığını yapıyor.

Türkiye’nin ihracat rakamlarından, 2018 yılında fındığın %28,4’ünün İtalya tarafından alındığı görülüyor. Ancak bu rakam önceki yıllarda %35’lerde görünüyor. İtalya’da fındık alıcısının Ferrero olduğunu düşünürsek, rakamlarda oluşan farkı nasıl açıklayabiliriz? Ferro’nun Manisa’daki fabrikasına giden fındık iç alım olarak gerçekleştiriliyor olabilir. Öte yandan Olam Gıda çalışanları ile yaptığımız görüşmede, onların da Ferrero’ya fındık sattığını öğrendik. Balsu’nun da Ferrero’ya fındık sattığını biliyoruz. Bu durumda Ferrero’nun Türkiye fındığının üçte birinden fazlasını aldığını düşünebiliriz. Ferrero hem Türkiye’de üretim yaptığı, aynı zamanda Türkiye’den fındık ihracatı yaptığı, İtalya dışında pek çok ülkede operasyon yürüttüğünden, ihracat rakamlarından Ferrero’nun Türkiye fındığının ne kadarını yönettiğini söylemek zorlaşıyor. 

Yabancı büyük şirketlerin fındık sektöründe tamamen söz sahibi olduğu bu dönem içinde, üreticinin en büyük örgütü konumunda olan Fiskobirlik’in (üretici kooperatifi), üretici ile bağı büyük ölçüde koparıldı ve etkisiz hale getirildi.

Fındığın büyük alıcı şirketlerinin en büyüğü olan Ferrero, fındık üretimine de doğrudan müdahale etmeye başladı. Fındık üretimini, fiyatını ve tüm süreçlerini şekillendirmeye başladı.

Ferrero Karadeniz’de “iyi tarım” ve “fındık tarımında çocuk işçiliği önleme” konularında çalışmalar yürüttüğünü söylüyor.  Türkiye’de yaklaşık 440 bin üretici, 700 bin hektar alanda fındık üretimi yapmaktadır. Üreticileri aileleri ile birlikte düşününce milyonlarca insandan söz etmiş oluyoruz. Şirketin anlatımına göre, bugüne kadar 34 bini aşkın çiftçiyle iletişim kurularak fındık üretiminin nasıl olması gerektiği anlatılmış. İşte bu eğitimlerin içinde zaman zaman bir başlık da “fındık tarımında çocuk işçiliği önleme” olmuş. Ancak Karadeniz’de bu çalışma boyunca görüştüğümüz insanların tümünün düşüncesi, Ferrero’nun çocuk işçilik ile değil, daha çok ve daha kaliteli fındıkla ilgili olduğudur.

1 Temmuz – 1 Eylül 2019 tarihleri arasında başladığımız “Fındık Tarımında Çocuk Emeği ve Çalışanların Koşulları” çalışmasını 2 ay sürdürdük.  Bu tarihten önce daha büyük bir grupla birlikte,  iki yıl boyunca zaten Karadeniz’de yürütülen “çocuk işçiliği  önleme çalışmalarının içindeydik. 

Bu çalışma çerçevesinde, Batı Karadeniz’de Sakarya, Karasu, Akçakoca, Alaplı, Düzce çevrelerinde;  Doğu Karadeniz’de Ünye, Fatsa, Bulancak, Espiye, Tirebolu çevrelerinde görüşmeler yapıldı. Bu görüşmelerde fındık işçileriyle, üreticilerle, tüccarlarla, sivil toplum örgütleri temsilcileri ve yerel gazetecilerle buluştuk. 

Bu görüşmeler sırasında alandan çıkarttığımız bulgular aşağıdadır:

Fındık tarımında işçiler

Fındık üretiminde ortalama 600-700 bin ton fındık için 450 bin civarında bir işgücüne ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacın yaklaşık 350 bin kadarı doğu ve güney doğudan gelen mevsimlik işçilerden karşılanıyor. Geri kalanı da Gürcistan’dan  gelen işçiler, yerli işçiler, romanlar ve çok nadir olarak Suriyeli işçilerden karşılanıyor. Bir tarım işçisi, bir hasat döneminde birkaç bahçeye giriyor ve yaklaşık olarak 35 gün çalışıyor.

Doğu ve Güneydoğudan evlerinden yola çıkan mevsimlik tarım işçileri baharda  patates soğanla başlayan 6-7 aylık süreç her ay bir çok meyve ve sebzede devam edip    ağustos da fındığı hasat etmekte kışa girmeden turunçgillerle sürecin sonuna doğru girmektedir.Bu süreçte  mevsimlik tarım işçilerinin total sayısı bir çok kaynağa  göre bir milyonu bulmaktadır. 

İşçilerin günlük ücreti 85-95 TL arasında değişiyor. Ancak artık Devlet tarafından da meşru bir yapıya kavuşturulmaya çalışılan elçi-dayıbaşı sistemi, bu ücretlerin tamamının çalışanlara gitmesini engelliyor. Çünkü Kürt ve Arap işçileri Karadeniz’e getiren ve üreticilerle olan bağlantıları kuran elçi ya da dayıbaşı denen kişiler işçilerin ücretlerinin %10’unu alıyorlar. 

Mevsimlik göçmen tarım işçileri genel olarak düşük ücretlerle ve sosyal güvenceden yoksun-sigortasız, sağlıksız, güvensiz koşullarda çalışmaktadır.  Ulaşım koşulları oldukça kötüdür. İşçileri taşımak için arkası açık kamyonlar, pat-pat olarak isimlendirilen küçük ve güvensiz araçlar kullanılmaktadır. Kapalı araçlar kullanıldığında da işçiler çok kalabalık biçimde ulaşımlarını sağlamaktadır. 

Devlet tarafından oluşturulan barınma merkezlerinde işçiler aileleri ile birlikte çadırlarda kalıyorlar. Toplanma merkezlerinde yetkili bir devlet memuru bulmak çok zor. İşçiler sorunlarına kendi olanakları içinde çözüm bulmaya çalışıyorlar. Yağış, sıcak, nem v.b. durumlardan dolayı koşullar daha da kötüleşebilmektedir. Toplanma merkezlerinde içme ve kullanma suyuna erişim, banyo ve tuvaletlerin durumu iyi değildir. Öte yanda dere boyunda kurulan toplanma merkezlerinde sel ve taşkın tehlikeleri olmaktadır. 

Köylerde bahçe sahiplerinin sağladığı koşullarda barınan işçilerin durumu çok değişkenlik göstermektedir. Genellikle işçiler bir arada, çoğunlukla sıkışık bir şekilde yaşamakta ve yeterli hijyen koşulları sağlanamamaktadır. 

Toplanma merkezlerine  devlet tarafından yetkililer atanması, su ve elektrik getirilmesi, tuvaletlerin  ve duş kabinlerinin yapılması önemli bir adım. Giresunda  ve Ordu da oluşturulan barınma yerleri daha insani boyutta ama hala bazı merkezler sel taşkını riski olan bölgelerde kurulmuş ve işçilerin sahip oldukları çadırlar  kullanışsız durumda. Beslenmede kullandıkları gıdalar ise oldukça yetersiz.Ayrıca % 20’lik bir grupta köylerde fındık üreticilerin barınaklarında kalmaktadır.

Sağlık ve güvenlik sorunları

Hiçbir tarım işçisinin sosyal güvencesi yoktur. Türkiye’de artık bir mesleğe dönüşen “mevsimlik tarım işçiliği” devletin neredeyse hizmet vermediği bir alandır. 

Toplanma merkezlerinde ve bahçelerde barınan işçiler için bir çok sağlık ve güvenlik tehlikesi var. Temiz içme suyu, kullanma suyu, tuvalet, yemek pişirme yerlerinin koşulları, uyudukları yerlerin koşulları oldukça kötü durumda. Dolayısı hastalıklara karşı açık durumdalar. 

İşçiler hastalandığında, durumları elçi-dayıbaşı tarafından ciddi bulunursa hastaneye götürülüyorlar. Çalıştıkları için sigortalanmadıkları için Hepsinin sağlık sigortası olmadığı için hastanelerde ekonomik sorunlar yaşanabiliyor. Çevre sağlığı konusunda herhangi bir şey yapıldığına biz şahit olmadık. Devlet mevsimlik tarım işçileri için herhangi bir sağlık hizmeti  planlamamış görünüyor. 

Fındık toplanırken işçiler için herhangi bir sağlık-güvenlik önleminin alındığını hiç görmedik. Batı Karadeniz’de  07.00-19.00 arası, doğu Karadeniz’de 07.00-18.00 saatleri arasında çalışılıyor. Hiçbir işçi kişisel koruyucu donanım kullanmıyor. Uzun çalışma saatlerinde bahçelerde kalan işçiler için tuvalet bir sorun. Özellikle kız çocukları ve kadınlar bahçede tuvalet ihtiyaçlarının olmaması için su içmekten kaçınıyorlar. Bu durum aşırı sıvı ve elektrolit kaybına sebep olabiliyor. 

İşçilerin, çocuklar da dahil olmak üzere işe başlamadan önce “çalışıp çalışamayacağına dair karar verilecek bir sağlık muayenesi olmamaktadır. Böylece hali hazırda sağlık sorunu olan bir işçi ya da çalışması durumunda sağlığı kötü etkilenecek işçi de çalışmaya başlamaktadır. 

Ferrero da içinde olmak üzere, hiçbir fındık alıcısı şirketin işçilerin çalışma koşulları ile ilgili bir çalışması yoktur.  Ferrero’nun da desteklediği çocuklara yönelik açılmış yaz okulları oldukça sınırlıdır. Çok az çocuk bu okulardan yararlanmaktadır. Çalışma boyunca görüştüğümüz çok sayıda insan bu okulları duymuş olmakla birlikte, okulların nerede olduğunu, nasıl gidildiğini bilen kimsye rastlamadık. Dolayısı ile Ferrero’nun da destek verdiği yaz okulu çalışmasının Şirketin imaj çalışması olduğunu söyleyebiliriz. 

Kadın ve kız çocuklarının durumu daha da ağırdır. Kadınlar hem fındık bahçelerinde çalışmakta hem de ailelerinin bakım, beslenme işlerinde çalışmaktadır.

Fındık hasadı süresince,  işçiler özellikle ulaşım sırasında her yıl pek çok kaza haberi ile gündeme gelmektedir. Ölümle ya da değişik yaralanmalarla sonuçlanan bu kazalrdan çocuklar daha fazla zara görmektedir. 

Çocuk İşçilere Yönelik Gözlemler 

Devletin verdiği rakamlara göre 2012’de Türkiye’de 18 yaş altı çalışan çocuk sayısı 915 bin civarlarındadır. Bunun 11300’ü 6-14 yaş arasında görülmektedir. Ancak 2012’den beri devlet çocuk işçiliği konusunda rakam yayınlamıyor. 

Türkiye uluslararası anlaşmalara rağmen bir yönetmelikle 15-18 yaş arası çocuklara, belli işler hariç tutularak çalışma izni vermiştir. Buradan yola çıkarak 15-18 yaş arasındaki çocukların fındık hasadında da çalışabileceği sonucu çıkarılmıştır. Oysa tr’nin de taraf olduğu ilo … nolu sözleşmesine göre mevsimlik tarım işçiliği 18 yaş altı için tamamen yasaklanmalıdır. (KAYNAK İÇİN) https://www.hayatadestek.org/belge/BICOD_bulten2.pdf

2018 yılı Türkiye’de “çocuk işçiliği ile mücadele” yılı olarak ilan edilmişti. 2018 yılında Türkiye’de 67 çocuk çalışırken, iş kazası sonucu hayatını kaybetti.

16 yaş altı çocukların fındık bahçelerinde çalışmasını engellemek için Karadeniz’de şehir merkezlerine posterler asılıyor. Çocuk başına 8000 TL olarak bir ceza da konulmuş durumda. Ancak fındık bahçeleri şehir merkezinde değil, köylerde. 

Bu önlemlere rağmen alanda bizim yaptığımız çalışmalar, fındık hasadında çocuk işçiliğinin yaygın olarak devam ettiğini gösteriyor. Fındık hasadında 18 yaş ve altında olanlar bölgeye gelen 350 bin kadar mevsimlik tarım işçilerinin %30-35 kadarını oluşturduğu söylenmektedir. 14 yaş ve altında olan çocuk işçilerin sayısı da 10-15 bin  kadar denmektedir. Ancak bizim alandaki gözlemlerimiz bu sayıların daha fazla olduğunu göstermektedir.

Fındık hasadı için gelen mevsimlik tarım işçileri, büyük aileler olarak bölgeye gelmektedir. Dayı başları tarafından bahçelere dağıtılan 10-15 kişilik işçi gruplarının içinde, genellikle ortalama 1-3 arasında erişkin işçi görülmektedir. Grupların diğer üyeleri 18 yaşın altındadır. Gruplardaki çocukların önemli bir kısmı da 15 yaş altı çocuklardan oluşmaktadır. Fındık hasadında çalışan işçilerin genellikle 10 yaş ile 30 yaş arasında değiştiği görülmüştür. 

10 yaşından küçük çocuklar ve işe gidemeyen (bahçe sahibi tarafından kabul edilmeyen çocuklar olabiliyor) çocuklar, yemek yapımında, bahçeye içme suyu götürülmesinde  ya da daha küçük kardeşlerinin bakımında çalışmaktadır. 

Mevsimlik tarım işçisi çocukların büyük kısmı okulları başladığında,  okula gidemiyorlar. Ancak tarım işçiliği işleri bittiğinde okullarına gidebiliyorlar. Bu çocukların büyük çoğunluğu okullarını erken yaşta terk etmişler.  

Resmi olarak yasak olduğu için bölgede çocuk işçi konusunda konuşmaktan herkes çekiniyor. Dayı başları işçiler bölgeye geldiğinde, işçilerin nüfus kağıtlarını kaymakamlıklara teslim ediyorlar. Ancak yaş sınırı yasağından dolayı, 16 yaşından küçük çocukların nüfus kağıtlarını kaymakamlıklara vermiyorlar. Fındık hasadında çocuk işçilik eskiden olduğu gibi, hatta bazılarının söylediğine göre artarak devam ediyor. 

Ferrero ve Fındıkta Çocuk Emeği

Tarım politikalarının baş aktörleri şirketler, fındık tarımında çocuk işçiliğine karşı birçok sosyal projelere finansman sağlayarak adeta “günah çıkarma “yarışına girmiş görünüyorlar. Ancak bu çalışmalar, görünür olmakla birlikte, bahçelerdeki işçilere yansımamaktadır. 

Ferrero Devletle birlikte yürüttüğü çalışmalarla az sayıda çocuğa ulaşmaktadır. Ferrero üreticilerle ve bahçelerle çok sınırlı bir ilişkisi olduğu için fındığını aldığı bahçelerde çocuk emeği olup olmadığını bilemez. Alandaki sınırlı sayıdaki çalışanı ile çocuk emeğini gözlemlemesi olanaksızdır. 

Ferrero fındığı direk üreticiden değil, aracı tüccarlardan ya da fındık fabrikalarından almaktadır. Bu alım sırasında bakılan kriter sadece fındığın kalitesidir. Çocuk emeği ile ilgili herhangi bir kriter yoktur. 

Karadeniz’de üreticiden, tüccara, fındık fabrikasında Ferrero’ya kadar işleyen zincirinin içinde fındığın izini sürmek olanaksızdır. Bu kadar yoğun çocuk emeği içeren fındığın büyük kısmının Ferrero’ya gittiğini biliyoruz. Dolayısı ile Ferrero’nun satın aldığı fındığın içinde çocuk emeğinin olmadığını söylemek anlamsızdır. Bunun yanında Ferrero’nun ürünlerinde çocuk emeği olduğunu söylemek doğru olacaktır. 

Görüşmeler sırasında kim neler söyledi

Yaptığımız görüşmeler sırasında sıkça tekrarlanan ifadeler şu şekildeydi:

  • Fındık Fabrika Yöneticileri

Durak Fındık Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Basri Durak ile Ordu da görüştüğümüzde, kendisi çekim yapmamız müsaade etmedi. Görüşmede Karadeniz’de fındık tarımında çocuk işçiliğin olmadığını, bu tür sözlerin fındık piyasasına saldırı olduğunu ifade etti. 

  • Ziraat Odaları

Görüştüğümüz oda başkanları konuşurlarken sözlerine oldukça dikkat ettiler. Hükümetle karşı karşıya gelmek istemedikleri anlaşılıyordu. Ancak hepsi fındık tarımında çocuk işçilik olduğunu, ancak bunun tamamen çözülmesinin zor olduğunu ifade ettiler.

  • Tüccarlar

Çocuk işçiliği konusuyla ilgili değildiler. Esas olarak fiyatlar konusunda konuşmayı tercih ediyorlardı.

  • Üreticiler 

Fındık hasadında çalışan işçiler kadar dertli olan grup bahçe sahipleriydi. Genel olarak;

  • devletin fındıktan çekildiğini, 
  • Ferrero gibi şirketlerin çalışanı haline geldiklerini, 
  • fındık gelirinin artık maliyetini bile zor karşıladığını,
  • Çocuk işçi çalıştırmak istemediklerini ancak işçilerin çoğunun çocuk olmasından dolayı mecbur kaldıklarını
  • Ferrero’dan kimse ile şimdiye kadar görüşmediklerini
  • Fıdıklarını Ferrero’ya doğrudan değil aracı tüccarlara ya da fındık fabrikalarına verdiklerini
  • Fiskobirlik kooperatifinin yok olması ile birlikte, fındıkta belirleyicinin Ferrero gibi şirketler olduğunu
  • Fındık sektöründe işler bu şekilde devam ederse, fındık tarımından vaz geçeceklerini ifade ettiler. 

    İşçiler

İşçi aileleri, içlerinde çok sayıda çocuk olduğu için görümelerin başlangıcında genellikle çekingen durdular. Bu yüzden onlarla daha uzun zaman geçirdik. Böylece, bir süre sonra konuşmaya daha açık hale geldiler. 

  • Fındık hasadı işçiliğinde çalışma saatlerinin çok uzun olduğunu,
  • Barınma, yıkanma, yemek v.b. konularda koşulların kötü olduğunu,
  • Ücretlerin düşük olduğunu ancak diğer gittikleri tarım işlerine göre daha iyi kazandıklarını,
  • Yaşadıkları yerde iş olanakları olmadığı için mevsimlik tarım işçisi olduklarını
  • Tarım işçiliğinin yapıldığı yaz mevsiminde daha fazla para kazanabilmek için çocukları da çalıştırmak zorunda kaldıklarını,
  • Üreticiler ve Karadeniz halkı tarafından ayrımcılığa uğradıklarını, kendilerine Kürt ya da Arap oldukları için terörist muamelesi yapıldığını ifade ettiler. 

İşçi Çocuklar

Büyükleri tarafından tembihlendikleri için olsa gerek, genellikle çocuklar yaşlarını olduğundan daha az söylediler. Ya da yaşın kaç diye sorduğumuzda “16 yaş üzeri ” diye yanıt verebildiler. Çoğu konuşmanın başlangıcında, fındık toplamanın çok eğlenceli olduğunu söylerken, konuşma ilerledikçe yorulduklarını, zorlandıklarını anlattılar. En çok uzun çalışma sürelerinden, bahçe sahiplerinin kendilerine hızlı olmaları için bağırdığından, dalları sallamanın zorluğundan, yük taşımaktan dert yandılar.  Ayrıca fındık toplama sırasında yaşadıkları kimi kazalar görünürdü ya da sözü edildi. Özellikle Alaplı gibi kimi bölgelerde yaşanan barınma sorunları, genel olarak yerel halkın kendilerine karşı muameleleri, patronların tavırları onları incitiyor, onurlarını zedeliyor.

Çocukların çocuğu Kürt illerinden, özellikle de 2015-2016 süresinde bölgede yaşanan çatışmaların yüksel olduğu Şırnak, Cizre, Silopi, Nusaybin, Silvan’dan geliyor. Bu çocukların bir kısmı iki yıldır fındık tarımında çalıştığını ve bunun için de mecbur olduğunu dile getirdi.