BM ÇOCUK HAKLARI KOMİTESİNDEN DEVLETLERE ÇAĞRI

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesinin Covid-19 salgınının çocuklar üzerindeki etkilerine ilişkin devletleri uyarmak amacıyla yaptığı çağrıya FİSA Çocuk Hakları Merkezi tarafından yayınlanan gayri resmi Türkçe çevirisi üzerinden erişebilirsiniz.

BM Çocuk Hakları Komitesi COVID-19 salgınının çocuklar üzerindeki vahim fiziksel, duygusal ve psikolojik etkilerinden dolayı devletleri uyarmakta ve çocuk haklarının bu süreçte korunması için çağrı yapmaktadır.

BM Çocuk Hakları Komitesi, COVID-19 salgınından dolayı, dünya ölçeğinde özellikle hassas koşullar içinde olan çocukların durumları hakkındaki endişelerini ifade etmektedir. Birçok çocuk, özellikle olağanüstü haller ve zorunlu karantina ilan eden ülkelerde, durumdan fiziksel, duygusal ve psikolojik olarak ciddi şekilde etkilenmişlerdir.

BM İnsan hakları sözleşmelerinden sorumlu on BM organının[1] yayımlamış olduğu bildiriye ek olarak, Komite devletlerin COVID-19 salgınına karşı kamu sağlığını korumak için almakta olduğu karar ve uygulamalarda çocuk haklarına saygı göstermesi için çağrı yapmaktadır:

  • Salgının çocuk haklarının uygulanmasında sosyal, eğitim, ekonomik alanlardaki etkisi göz önünde bulundurulmalıdır. Her ne kadar kısa dönem için uygulanacağı belirtilse de, devletlerin küresel salgın ile ilgili ilan ettikleri olağanüstü hal ve/veya afet durumları, daha uzun süreli bir şekilde insan hakları üzerinde kısıtlamalar getirebilmektedir. Komite, kriz durumlarında uluslararası insan hakları yasalarının uygulanmasında bazı kısıtlamalar olabileceğini kabul etmektedir. Ancak, insan haklarını kısıtlayıcı bu uygulamalar gerek görüldüğünde uygulanmalı, adil olmalı ve minimumda tutulmalıdır.

Bununla birlikte, COVID-19 salgınının finansal kaynakların üzerindeki olumsuz etkisini göz önünde bulundurmakla beraber, bu etkilerin Sözleşme’nin uygulanmasında engelleyici düzeyde olmaması gerekmektedir. Yine de küresel salgına karşı devletlerin aldıkları kararlar ve uyguladığı sınırlama yasaları, kaynakların kullanımı konusundaki çalışmaları, çocuğun yüksek yararı prensibini göz önünde bulundurmalıdır.

  • Çocukların görüşlerinin dinlenmesi ile kültürel, sanatsal aktivitelere katılma haklarını kullanabilmeleri için alternatif ve yaratıcı çözümler geliştirilmelidir. Bu çözümler fiziksel mesafeyi (sosyal mesafeyi), sağlık bilgisini ve temizlik standartlarını göz önünde bulundurmalı, günde en az bir kez açık hava etkinliklerini ile televizyon, radyo ve internette çocuk dostu kültürel ve sanatsal aktiviteleri içermelidir.
  • Online/uzaktan öğretim sürecinin varolan eşitsizlikleri daha kötü duruma getirmemesi sağlanmalı ve öğretmen-öğrenci iletişiminin yerini almaması sağlanmalıdır. Online/uzaktan öğretim süreci yaratıcı ve alternatif bir sınıf öğretimi sürecidir, ancak busüreç, teknolojiye ve internete sınırlı erişimi olan ya da hiç olmayan, yeterli ebeveyn desteği alamayan çocuklar için zorluklara neden olmaktadır. Alternatif çözümler, öğretmenlerin yönlendirmeleri ve destekleri ile bu çocukların yararına olmalıdır.
    • Birçok çocuğun gün içerisinde okulların beslenme programına göre beslendikleri göz önünde bulundurularak, olağanüstü hal koşullarında, afet ya da karantina durumlarında çocukların yararlı gıdalarla beslenmesi için acil çözümler ve uygulamalar hayata geçirilmelidir.
    • Çocuklar için sağlık hizmetleri, temiz suya erişim, nüfusa kayıt gibi temel ihtiyaçların temini sağlanmalıdır. Sağlık sistemlerindeki artan yoğunluğa ve kaynakların kısıtlılığına karşın COVID-19 ile ilgili testlere, gelecekteki olası aşı uygulamalarına ve COVID-19 ile ilgili olmayan tıbbi ve psikolojik hizmetler gibi sağlık hizmetlerine çocukların erişimi engellenmemelidir. Olağanüstü hal, afet ya da karantina durumlarında çocukların temiz suya erişimi sağlanmalıdır. Nüfusa kayıt gibi uygulamalar bu dönemde askıya alınmamalıdır.
    • Temel çocuk koruma hizmetleri tanımlanmalı, gerektiğinde ev ziyaretleri ve karantina altındaki çocuklara profesyonel sağlık hizmetlerinin sağlanması gibi hizmetlerin işlevselliği ve uygunluğu sağlanmalıdır.Küresel salgınla ilgili gerçekleşen kısıtlamalar, kalabalık ve kişisel alan eksikliği olan evler çocukların daha çok fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalmalarına neden olabilir. Engelli ve davranış problemleri yaşayan çocuklar aileleri ile birlikte kapalı kapılar ardında daha çok sorunla karşı karşıya kalabilirler.Devletler, televizyon, radyo ve çevrimiçi kanallar aracılığı ile yürütülen duyarlılık ve farkındalık çalışmalarını telefon ya da çevrimiçi raporlama ve başvuru sistemleriyle güçlendirmelidir. COVID-19 salgınının ekonomik ve sosyal etkilerini hafifletmeyi amaçlayan stratejilerin aynı zamanda, barınma imkânları olmayan ya da kısıtlı olan çocuklar da dahil olmak üzere, tüm çocukların korunması için özel uygulamalar içermesi gerekmektedir.
    • Küresel salgının neden olduğu istisnai koşullara karşı hassasiyetleri artan çocuklar korunmalıdır. Bu korunma engelli çocuklara; yoksulluk içinde, sokak koşullarında yaşamak durumunda kalan çocuklara; mülteci ve yerinden edilmiş çocuklara; HIV/AIDS de dâhil olmak üzere temel sağlık hizmeti ihtiyacı içinde olan çocuklara; özgürlüklerinden mahkûm bırakılan ya da polis gözetimindeki çocuklara; hapishanelerde, göçmen kurumlarında, kamplarında ve çocuk bakım kurumlarında yaşayan çocuklara sağlanmalıdır. Devletler, çocukların ayrımcılığa maruz kalmama haklarına saygı göstermeli ve COVID-19 salgınının ortadan kalmasını hedefleyen uygulamalarında hassas durumdaki çocuklar için etkin uygulamalar geliştirmelidir.
    • Her türlü gözaltı koşulunda yaşayan çocuklar için uygun koşullar yaratılmalı ve serbest bırakılmalıdır. Serbest kalamayan çocuklara aileleri ile düzenli iletişim araçları sağlanmalıdır. Birçok devlet, kurumlarda yaşayan, gözaltında ya da hapishanedeözgürlüklerinden mahkûm bırakılan, mülteci kurumlarında ya da kamplarda yaşayan çocukların ziyaret ve iletişime geçme imkânlarını kısıtlayıcı önlemler almaktadır. Bu uygulamalar kısa vadede gerekli uygulamalar olarak görülse de uzun vadede çocuklar için olumsuz etkileri olacaktır. Çocuklara her koşulda, yüz yüze görüşme imkânı olmadığında elektronik iletişim ya da telefonla ebeveynleri ile düzenli görüşme imkânları sağlanmalıdır. Olağanüstü hal, afet ya da devletin kısıtlama uygulamalarının uzatıldığı durumlarda, ziyaret engellemesi uygulamaları yeniden gözden geçirilmelidir. Göç koşullarında yaşayan çocuklar hapsedilmemeli ve çocukları onlara eşlik eden ailelerinden ayıracak uygulamalar yapılmamalıdır.
      • Devletlerin COVID-19 ile ilgili uygulama ve yönergelerini ihlal eden çocukların hapsedilmesi ya da tutuklanması engellenmelidir. Bu nedenle hapsedilen ya da tutuklanan çocukların derhal ebeveynlerine geri dönmeleri sağlanmalıdır
      • COVID-19 salgını ve enfeksiyondan uzak durma hakkında kesin ve doğru bilgiler, her dilde, çocuk dostu biçimlerde, engelli, göçmen ve internete sınırlı erişimi olan çocuklar da dâhil olmak üzere tüm çocuklara sağlanmalıdır.
      • Salgına karşı karar alma mekanizmalarında çocukların görüşlerine yer verilmesi ve bu görüşlerin uygulanması sağlanmalıdır. Çocuklar, yaşananlar hakkında bilgi sahibi olmalı ve salgına karşı alınan önlemlerde kendi görüşlerinin de karar alma süreçlerinde etkili olduğunu hissetmelidirler.

[1] BM İnsan Hakları Komitesi; Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi; Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi, Çocuk Hakları Komitesi, Engellilerin Hakları Komitesi, Çocuk, Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi; İşkenceye Karşı Komite; İşkenceyi Önleme Alt Komitesi; Zorla Kayıplar Komitesi; Göçmen İşçiler Komitesi.